Nilgün Marmara'nın dünyayla yaralı ilişkisi

Figen Karadeniz - arena analiz
İntihar mektubunda “Her anın niye’sini sorgulayan bir varlığın saygısızlığını yok etmek için kararlaştırılmış bir eylem bu!“ demişti şair. Gökyüzünde dolunay var bu gece ve ben bu incelemeyi kaleme alırken bahsedilen saygısızlığın varisi gibi hissettim. Belki de Nilgün Marmara’nın dünyayla yaralı ilişkisi zamanın ötesindeydi. Önce Sylvia Plath’in mirasını devralan Nilgün Marmara sonrasında şairin varisi ben ve benim gibi nice okur-yazar.
Şairin yaklaşık 2 sene önce yayınlanan intihar mektubu için eşi Kağan Önal : “Şiir yazdığını bile bilmezdim. Bir kenarda pıtır pıtır bir şeyler yazardı.“ demişti. İşte Nilgün Marmara’yı intihara sürükleyen şeyin ne olduğu, bu alıntıda oldukça açık; anlaşılamamak. Birbirine en yakın iki insan arasındaki dev uçurum...
1958 yılında balkan göçmeni bir ailenin kızı olarak dünyaya gelen Nilgün Marmara üniversite yıllarında İstanbul Üniversitesinde Türk Dili ve Edebiyat bölümünü okumayı tercih etti fakat dönemin siyasi faktörlerinden dolayı bölüme devam edemedi. Daha sonra tekrar sınava girip Boğaziçi Üniversitesi’nde İngiliz Dili ve edebiyatı bölümüne yerleşti. Boğaziçi’nde ünlü İngiliz yazar Sylvia Plath’i tezine konu yapma kararı aldı.
1982’de Kağan Önal ile evlenen Nilgün Marmara eşinin işi sebebiyle Libya’ya taşındı. Baskılardan dolayı Türkiye’ye geri dönmek zorunda kalan çift için zaten psikolojisi bozuk olan Nilgün Marmara’nın psikolojisinin derinden etkilendiğini söylemek mümkün.
Doktorlar tarafından tıpkı sevgili Plath gibi manik-depresif teşhisi konulan şair, tüm tavsiyelere ve seanslara rağmen ardında bir mektup bırakarak 13 Ekim 1987’de evinin balkonundan atlayarak yaşamına son verdi.
“ Sahneden çekilirken yaşamıma karışmış herkesi selamlıyorum.“ bu satırlar Nilgün Marmara’nın intihar mektubundan. Bizler, nefes alan bir bedenin hayatına karışamadık belki ama nefes alan bir kalemin hayatlarımıza karışmasına izin verdik.
Selam olsun Nilgün Marmara.
Arena Gazete